Yazı
Yazar : Mehmet SEZER
1390 Görüntülenme
Yüzyılın Acısı
Mehmet SEZER

Ne büyük acılara şahit olduk ya Rabbi ömrümüzün şu deminde...

Art arda yaşadığımız sarsıntıların sonrasında bunca canımızın yitip gittiğini nereden bilebilirdik?

Yaşadığımız depremin sadece Adana'da yaşandığını zannedip hemen aynı ilde yaşadığımız eşimizi dostumuzu aramaya başladık. Ulaşabildiklerimiz için şükrederken ulaşamadıklarımız için tedirgin oldu yüreğimiz. Gün ışımaya başladıktan sonra aldığımız haberlerle birlikte farkına vardık felaketin büyüklüğünün.

Asrın felaketi diyorlardı ya hani olana, tam yerinde bir tâbirdi.

11 ilimizde, açıklanan resmî rakamlara göre, şu âna kadar 50 bine yakın insanımız hayatını kaybetti. Yüz binlerce vatandaşımız yaralı halde kurtarıldı. Milyonlarca insanımız ise yerini, yurdunu, evini barkını terk etmek zorunda kaldı.
Adana'da, aralarında Can Terler kardeşim ve ailesi başta olmak üzere üyelerimizin ve eğitim çalışanlarımızın da olduğu 418 vatandaşımız vefât etti. Toplamda 13 binâ depremlerin ardından çöktü. Binlerce ev hasar aldı, kullanılamaz duruma geldi. 

Yaşanan acının büyüklüğünü şöyle anlatmaya çalışayım; 2020 yılında Ege'deki İzmir depreminde 119, yine 2020'deki Elazığ depreminde 44, 2010'daki Van depremlerinin ilkinde 40, ikincisinde 604, 2010'daki Elazığ depreminde ise 41 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. Yani büyük Van depremini saymazsak tüm ülkenin konuştuğu diğer depremlerin tamamında dahi Adana'da 6 Şubat'ta yaşanan depremden daha az sayıda kişi vefât etti.

Felaketin büyüklüğü başta Kahramanmaraş olmak üzere Hatay, Adıyaman, Gaziantep gibi illerden gelen acı haberlerle daha da katmerlendi. 

Bir yandan acımızı içimizde yaşarken diğer yandan örgütlü olmanın gücünü ortaya koyup milletimiz için yapılabileceğimiz işleri istişare etmek adına Eğitim-Bir-Sen Adana Şubesi olarak hemen bir Afet Koordinasyon Birimi kurduk. Bu birim aracılığıyla Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezimiz ile de irtibata geçtik ve yapılabilecekleri konuştuk.
Memur-Sen'imiz “Şimdi Yardımlaşma Zamanı” diyerek ivedilikle 270 kişilik arama kurtarma ekiplerini deprem bölgelerine gönderdi ve birçok vatandaşımızın enkaz altından sağ olarak çıkartılmasına vesile oldu. Bununla birlikte depremden etkilenen tüm illere 200’den fazla TIR ile çeşitli yardımlar gönderdi. Kadın komisyonlarımız depremzede kadınlara özel destek paketleri hazırlayarak deprem bölgesine ulaştırdı. Memur-Sen, “Türkiye Tek Yürek” kampanyası için düzenlenen ortak yayında deprem bölgesine 10 Milyon 650 Bin TL bağışta bulundu. Bölgeye 6 milyon tutarında 550 çadır gönderildi. Memur-Sen ve bağlı sendikaların genel başkanları birer maaşını AFAD’a bağışlama kararı aldı. Eğitim-Bir-Sen Adana Şubesi olarak bizler de Divan Kurulu ve üyelerimizle AFAD ve Kızılay’ın hesaplarına bağış yaptık. 40 noktada 20 bin kişilik sıcak çorba dağıttık. Mânevî destek amacıyla depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımız için hatim indirdik, Kur’an-ı Kerim okuyup duâlar ettik. Aynı zamanda depremzede çocuklarımıza yönelik psikososyal çalışmalar yürüttük. Yardım etmek isteyen eğitim çalışanlarımızla depremzedeler arasında bir köprü oluşturup yardımların daha hızlı bir şekilde yerine ulaşmasını sağladık. Üyelerimizden gelen talep ile öğretmenlerimizin şubat ayındaki ek ders ücretlerini AFAD'a bağışlaması için kampanya başlattık.

Bir yandan şehrimizde yaralarımızı sarmaya çalışırken diğer yandan bölgemizde depremden etkilenen illerimize yönetim kurulumuzla birlikte ziyaretlerde bulunduk. Osmaniye, Hatay, Gaziantep, Adıyaman ve Kahramanmaraş'taki teşkilat mensuplarımız ile görüşüp desteklerimizi ilettik. 

Tüm bu can pazarı ve hengâme içerisinde ölsek de unutamayacağımız hikâyelere de tanık oluyorduk. 

Yaklaşık 35 yıl önce Tatvan'da birlikte çalıştığımız Mehmet Ziya Tuncer kardeşim Hatay'da öğretmenlik yapıyordu. Yavrusu, rahatsızlığı nedeniyle yaklaşık 6 aydır hastanede yoğun bakımdaydı. Depremin hemen ardından çocuğunun durumunu öğrenmeye çalıştıysa da başarılı olamadı. Ancak bir gün sonra hastane yetkilileriyle görüşebildi, fakat evladının nerede olduğunu kimse bilmiyordu. Bu arada bir yandan çocuğunu bulmaya çalışırken diğer yandan da enkaz altındaki insanlara yardımcı olmaya çalışıyordu. Sonra bir haber geldi. Evladı (inşallah) şehit olmuştu. Bölgede görev yapmakta olan ilgili savcı hem yavrumuzun fotoğrafını çekmiş hem de DNA örneğini almıştı. Mehmet Ziya kardeşim fotoğraftan evladını teşhis etti ancak DNA sonuçları kesinleşene kadar bir şey yapamamıştı. Yaşadığı acıyı tarif etmemin imkânı yok.

Yine daha önce Aladağ'da temsilcimiz olan İrfan Türk kardeşim enkazdan sağ çıksa da anne ve babası başta olmak üzere enkaz altından 5’ten fazla yakınının cansız bedenini çıkardı. Buna rağmen o da acısını içine gömüp enkaz kaldırma çalışmalarına omuz verdi.

Eğitim-Bir-Sen Hatay Üniversite Şube Başkanımız Mustafa Benli’nin anlattıkları ise tam bir ibret vesikasıydı. Depremden önce vefât eden babasının temiz kıyafetlerini, ayakkabı ve terliğini ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için aracının bagajına koymuş. Yanına bir kutu da lokum eklemiş. Ancak depremin olması planları altüst etmiş. Depremin etkisiyle enkaza dönen evlerinden eşi ile birlikte sağ çıksalar da ne giyecek, ne yiyecek hiçbir şeyleri yokmuş. Hava, bıçak gibi soğuk ve keskinmiş. Gök gürültüleri eşliğinde göğün kapıları açılmışçasına yağmur yağıyormuş. Araçlarının ön kısmına evlerinin bir bölümü yıkıldığı için araç da kullanılamaz duruma gelmiş. Fakat o sırada muhteşem bir olaya tanıklık etmişler. Aracın kilitli olan bagajı yıkıntıların etkisiyle açılmış. Mustafa Başkanım rahmetli babasının montunu giymiş. Daha sonra belinde kırıkların olduğunu öğrendikleri eşine de ayakkabılarını giydirmiş. Lokum kutusunu da açarak hem kendi açlıklarını gidermeye çalışmış hem de diğer depremzedelere ikram etmişler. Babasının vefât etmeden önce ihtiyaç sahiplerine dağıtılması için verdiği para da bagajdaymış. Bize dediği bir cümleyi hiç unutamam; “Rahmetli babam sağlığında olduğu gibi vefâtında da bizlere bakmaya/sahip çıkmaya, evlatlarına kol kanat germeye devam etti.”

Adıyaman'daki ziyaretimizde de başka bir şok yaşadık. Binâların depreme dayanıklı olup olmadığını, deprem sonrasında da hasar tespitini yapacak olan Belediye'nin binâsı dahi yerle bir olmuştu. Resmî evraklar yerlere saçılmıştı. Şehirdeki manzara ise anlatılmayacak kadar kötüydü. Orada bulunan Şube Başkanımız ve ekibi ile birlikte şehir merkezinde araçla yaklaşık 15 dakika dolaştık ve gördüklerimizin yaşananlarının yüzde 10'u bile olmadığını öğrendik.

Yeri gelmişken şunu da hususi olarak belirtmek istiyorum. Sanırım hiçbir ülke 11 ili etkileyecek ve on binlerce insanının hayatını kaybetmesine yol açacak böylesi bir doğal afete karşı hazırlık yapmamıştır. Bilim insanlarının söylediğine göre tarihte örneği görülmemiş bir felaket yaşadık. Enkaz altında kalan insanların oradan sağ sâlim çıkarılabilmesi de elbette kolay değildi. Her şeyden önce o enkazların altında kurtarma işini yapacak görevliler ve aileleri de kalmıştı, âlet ve edevatları da... Ayrıca işin tekniğini bilmeden yapılacak her yardım farklı bir felakete de dönüşebilirdi.

Yine de bütün bunların yanında özellikle yerel bürokrasinin çok başarılı işler yaptığını söyleyemem. STK'ların ne kadar mühim olduğunu bu afette bir kez daha müşahede etmemize rağmen gerek koordinasyonsuzluk, gerek iletişimde yaşanan sorunlar ve müdahalenin gecikmesi nedeniyle yöneticilerimizin bu konuda sınıfta kaldığını ifade etmem sanırım yanlış olmaz. 

Elbette çıkarılacak çok dersler var. Bizim de söyleyeceğimiz çok söz var. Ancak şimdi acımızı yaşama ve yaralarımızı sarma zamanı.

Yeri ve zamanı geldiğinde elbette bunları da konuşmaktan ve söylemekten çekinmeyeceğiz. Rabbim bir daha milletimize böyle bir acı yaşatmasın. Görünür, görünmez tüm afetlerden bizleri muhafaza eylesin.

Hayatını kaybeden insanlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Hepimize geçmiş olsun.

MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen