Adana 1 Şubesi
12830 | | | 29-08-2022
Uzman ve Başöğretmenlik Tartışmaları Üzerine
Mehmet SEZER

 

Son zamanlarda eğitim çalışanlarımızın ivedi çözüm bekleyen onlarca sorununa bir de uzman ve başöğretmenlikle ilgili tartışmalar eklendi.

Öğretmenlerimiz ve eğitim paydaşlarımızın dışında konuyu bilen-bilmeyen, anlayan-anlamayan herkes kendince bir şeyler söyleyerek zaten bulanık olan suyu daha da bulandırıyor.

Bugünkü tartışmalara girmeden önce konunun daha iyi anlaşılabilmesi için biraz geçmişe gidip o dönem yaşananları hatırlamamız lazım.

2004’te öğretmenlere 'uzman' ve 'başöğretmen' unvanı verilebilmesi için 5204 sayılı yasa ile Milli Eğitim Temel Kanunu ve Devlet Memurları Kanunu'nda değişikliğe gidilmişti.

2006 yılında öğretmenlerimiz, uzman öğretmen veya başöğretmen olmak için ilk kez sınava girdiler ancak bazı siyasi parti ve sendikaların itirazı üzerine Anayasa Mahkemesi kanunun bazı maddelerini iptal etmişti. Böylece sınava girip kazananlar uzman ve başöğretmen olurken birilerinin telkini ile sınava girmeyenler, uzman ve başöğretmenlik hakkından ve beraberinde getirdiği ilave mali haklardan mahrum kaldılar.

Bir Öğretmenler Günü'nde: "Bu iktidara oy veren öğretmene ben öğretmen demem!" sözleri hâlâ kulaklarımızda yankılanan bir siyasi parti genel başkanı daha önce polislere, doktorlara, sağlıkçılara ve bürokratlara yaptığı şeyi şimdi de öğretmenlere yaparak kendine alan açmaya çalışıyor. Sınava girilmemesi çağrısı yapılıyor. Bu çağrıya kulak veren öğretmenlerimiz 2006 yılında olduğu gibi yine kendilerine sunulan haklardan faydalanamayacak. Siyasetçilerin sosyal medyadan yaptığı paylaşımlarla sorun çözülmüyor maalesef. Kalıcı bir çözüm için belirsiz bir geleceğe işaret etmek yerine sınavın iptali için mahkemeye başvurmak ve ardından mecliste bir kanun teklifi sunmak samimiyeti göstermesi açısından daha doğru bir adım olmaz mıydı?

O dönem öğretmenlik yapanlar hatırlayacaklardır, o zamanlarda da öğretmenler odasının en çok konuşulan konusu yine uzman ve başöğretmenlik meselesiydi. Aradan tam 16 yıl geçti. Bu süreçte ne bir sınav ne de öğretmenlerimizin uzman veya başöğretmen olabilmesi için herhangi bir çalışma yapıldı.

O günden bu güne öğretmenler odasına her girmemde öğretmenlerimiz bana neden sınavların yapılmadığını, ne zaman yapılabileceğini sorup durdu.

Genel yetkili sendika olarak Eğitim-Bir-Sen, 5. ve 6. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde bu konuyu ısrarla gündeme getirdi. 'Sınav yapılmasın. 8 yıl öğretmenlik yapanlar uzman 12 yıl öğretmenlik yapanlar başöğretmen olsun.' talebinde bulunduk ve bu talebimizi her defasında kamuoyuyla paylaştık.

Son günlerde konuyla ilgili yaşananları şaşkınlık ve hayretle izliyoruz. Çünkü o dönemki senaryo bugün yeniden devreye sokulmuş durumda. Üstelik buna bir de sosyal medya üzerinden algı yönetmeye ve konuyu manipüle etmeye çalışanlar eklendi.

Konuyla ilgili paylaşım yapanlara bakın, büyük çoğunluğunun eğitim camiamız ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.

Bugün tek bir elden kontrol edilen bu operasyonlar başarıya ulaşırsa kaybeden yine öğretmenler olacaktır. Sadece zihin bulanıklığına değil zaman israfına da neden olan ve 'böl, parçala, yönet' taktiğinin bir tezahürü olan bu gayretler mutlak suretle boşa çıkarılmalıdır.

Şimdi işin en can alıcı kısmını da sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bugün Eğitim-Bir-Sen’in dışındaki tekliflere baktığımızda rakiplerimizin teklifi ile bizim teklifimiz arasında dağlar kadar fark var.

Eğitim-Bir-Sen’imizin 5. ve 6. Dönem Toplu Sözleşme teklifi olan; '8 yıl öğretmenlik yapan uzman, 12 yıl öğretmenlik yapan başöğretmen olsun.' talebimize destek olmayanların teklifi; '10 yıl öğretmenlik yapan uzman, 20 yıl öğretmenlik yapan başöğretmen olsun.' şeklinde. Şimdi soruyorum: Hangi teklif öğretmenlerimizin yararına? Hangisi daha makul?

Peki, o zaman neden bizim teklifimize destek vermiyorlar da öğretmenlerimizin zararına olan bir teklifi gündeme getiriyorlar? Çünkü buradaki amaç üzüm yemek değil…

Milli Eğitim Bakanı Sayın Mahmut ÖZER’in geçtiğimiz günlerde bir canlı yayında serdettiği ifadeleri durumu net bir şekilde ortaya koyuyor aslında. O programda Sayın Bakan: "Bizim hazırladığımız kanun tasarısına göre 90 Bin öğretmen uzman ve başöğretmen olabilecekti; ancak Eğitim-Bir-Sen daha kapsamlı bir öneri sundu. Böylece 614 Bin öğretmen uzman veya başöğretmen olabilecek. Eğitim-Bir-Sen sınav yapılsın demedi." şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.

Gerçekler gün gibi ortadayken öğretmenlerimiz birilerinin algı oyunlarına gelmemeli, kendi geleceklerini ve kariyerlerini düşünmelidir.

Bu tartışmalar sürerken bir taraftan konunun paydaşları ile görüşmelerimizi sürdürüp diğer taraftan sınavlara hazırlık noktasında eğitimcilerimize yardımcı olduk. Genel merkezimiz EBS Akademi üzerinden öğretmenlerimiz için önemli çalışmalara imza atarken Adana Şubemiz de yayınlanan PDF’leri basılı hale getirdi ve öğretmenlerimize ulaştırdı.

Bizler her hal ve şart altında eğitim çalışanlarımızın yanında bulunmaya, onların özlük ve idari haklarını savunmaya devam edeceğiz.

İnanıyorum ki tüm öğretmenlerimiz ve eğitim çalışanlarımız bir gün; "#İyikiEğitimBirSenVar" cümlesini kuracaklardır.

Tüm Yazılar
1 YETKİDE 10. GURUR YILIMIZA DOĞRU
2 İLKSAN SEÇİMLERİ ÜZERİNE
3 Yüzyılın Acısı
4 Can Terler Anısına
5 Kitaplar, Fikirler ve Yolcular
6 Algıdan Olguya, Yalandan Gerçeğe
7 Okullarımız BELEDİYE MODELİ ile Nefes Aldı
8 Uzman ve Başöğretmenlik Tartışmaları Üzerine
9 GEÇ GELEN ADALET, ADALET DEĞİLDİR
10 SABİT GELİRLİLERİ ENFLASYONA EZDİRMEMEK İÇİN ÇÖZÜM EŞEL MOBİL SİSTEMİDİR