Ülkemiz, son yıllarda baş gösteren salgın ve savaş koşulları nedeniyle tüm dünyada yaşanan ekonomik sorunlardan en fazla etkilenen ülkelerden birisi konumunda bulunmaktadır. Özellikle üretim ve tedarik sıkıntısı, enflasyon oranlarını arttırmış; bu da vatandaşlarımızın her geçen gün daha büyük ekonomik sorunlar yaşamasına neden olmuştur. Gıda ve enerji fiyatları, hayat pahalılığı belimizi bükmüş; sabit gelirli işçilerin, emekçilerin ve kamu görevlilerinin dayanabileceği sınırları çoktan aşmıştır.

Memur-Sen’imizin her ay düzenli şekilde oluşturduğu ‘açlık-yoksulluk’ araştırma raporlarına göre Türkiye’deki 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı, mart ayında 4.622,7 TL; yoksulluk sınırı ise 13.465,8 TL olarak açıklanmıştır. 2021 yılı aralık ayında açlık sınırı 3.107,3 TL, yoksulluk sınırı ise 8.823,2 TL olarak tespit edilmişti. Bugün ülkemizin geldiği noktayı anlatmak için aslında fazla söze gerek yoktur. Rakamlar zaten her şeyi net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Şu halde devletimiz, yaşadığımız bu sıkıntılı durumun bir an önce çözüme kavuşması için enflasyonu düşürecek adımları atmalı; başta kamu görevlileri olmak üzere sabit gelirlilerin maaşlarına yönelik iyileştirmeleri ivedilikle gerçekleştirmelidir.

Elbette ekonomik gidişatı düzeltme anlamında bugüne kadar yapılanları göz ardı etmiyoruz ancak gelinen noktada görüldü ki her kalemde yapılan/yapılmaya devam edilen zamlar nedeniyle bugüne kadar vatandaşa yönelik iyileştirmeler yeterli olmamıştır. Gün geçtikçe alım gücümüz düşmüş ve maalesef milletimizin ekonomik sıkıntıları her geçen gün artmaya devam etmiştir.  Önlemler bir an önce alınmadığı takdirde sıkıntılar da artmaya devam edecektir.

Ocak ayında asgari ücretliye yüzde 50, memur ve memur emeklisine de -yüzde 5 ocak ayı toplu sözleşme zammıyla beraber- yüzde 2.5 ilave artışla yüzde 30.95 zam yapıldı. Ancak TÜİK’in rakamlarına göre 2021 yılı aralık ayında yüzde 36.08 olan enflasyon oranları 2022 yılı mart ayında yüzde 61.14 oldu. Yani ocak ayından bu yana yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle yapılan zamlar daha ilk aydan erimiş oldu. Zam oranlarının yüksekliği de maalesef bu eriyişi durduramadı ve alım gücümüz her geçen gün düşmeye devam etti.

Bu yazıda asıl vurgulamak istediğimiz, maaşlara daha yüksek  oranlarda zam yapılması değildir. Öncelikle enflasyonu düşürecek ve tek haneli seviyelerde tutacak çalışmalar yapılmalı ve piyasa istikrarı sağlanmalıdır.  Enflasyon düşürülünceye kadar da sabit gelirlilerin ücretleri alım gücünü yükseltecek seviyede arttırılmalıdır. Bu kapsamda yöneticilerimize çağrımız şudur:

Ülkemizde ilk kez Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ın Başbakan olduğu dönemde uygulanan “EŞEL MOBİL” sistemi yeniden gündeme alınarak tartışılabilir. Bu uygulama hayata geçirildiği takdirde sabit gelirliler yaşanan sıkıntılardan asgari düzeyde etkilenecektir.

“EŞEL MOBİL” sistemi çalışanları zamlara, enflasyon artışına karşı korumak için yapılan dinamik bir zamlandırma sistemidir. “EŞEL MOBİL” ile çalışanların ücret artışları enflasyon oranlarına göre otomatik olarak belirlenmektedir. Bu sistem uygulandığı takdirde vatandaşlarımızın alım gücündeki düşüşün duracağı, toplumumuzun refah seviyesinin de yeniden artışa geçeceği ekonomi çevreleri tarafından ifade edilmektedir.

Kamu görevlileri ve asgari ücretliler başta olmak üzere toplumun büyük kesimini oluşturan sabit gelirlilere rahat bir nefes aldıracak “EŞEL MOBİL” sistemi, bu sıkıntılı günlerde can suyumuz olabilir.

Tartışmaya, konuşmaya değmez mi?