Adana 1 Şubesi
1258 | | | 11-05-2022
GEÇ GELEN ADALET, ADALET DEĞİLDİR
Mehmet SEZER

Eğitim-Bir-Sen Adana Şubesi olarak üyelerimizin sosyal ve özlük haklarını koruduğumuz gibi hukuki anlamda yaşadıkları konularda da yanlarında oluyor ve karşılaştıkları sorunların çözümü noktasında kurum avukatlarımızla birlikte yasal haklarını arıyoruz.

Bazı zamanlarda öyle ilginç olaylarla karşılaşıyoruz ki, inanın biz bile şaşırıp kalıyor ve "Bu kadarına da pes!" diyoruz.

Daha önce bir kamu görevlisinin inceleme/soruşturma sürecinde takip edeceği yol ve yöntemleri iki yazı halinde sizlerle paylaşmıştım. Okumayanlar için bir kez daha hatırlatmak isterim.

Birinci yazımızı; https://adana1.ebs.org.tr/makaleler/210/14/mehmet-sezer/incelemesorusturma-surecinde-takip-edilecek-yol-ve-yontemler-1 linkinden,

ikinci yazımızı ise;
https://adana1.ebs.org.tr/makaleler/211/14/mehmet-sezer/incelemesorusturma-surecinde-takip-edilecek-yol-ve-yontemler-2 linkinden okuyabilirsiniz.

Bu yazıda ise size geçtiğimiz iki haftada kazandığımız iki davadan bahsedeceğim.

Normal şartlar altında bu kararlara sevinmemiz gerekirdi. Üyelerimizin mağduriyetinin giderilip adaletin tecelli ettiğini gördüğümüz için elbette ki seviniyoruz; ancak yetkililerin vurdumduymazlığı nedeniyle oluşan kamu zararı ve kamu personellerinin uğradığı haksızlıklar bizleri derin bir üzüntüye sevk ediyor.

Defaatle sözlü olarak uyarmamıza rağmen taleplerimiz kulak ardı ediliyor. Bunu yetki sahibi bazı kişilerin bilinçli bir şekilde yaptığını düşünmek istemiyoruz fakat aklımıza başka bir şey de gelmiyor.

Dava konusu olan olaylarda amir pozisyonunda olanların her belge net bir şekilde ellerinde bulunduğu ve davanın devlet adına mahkemeden olumsuz döneceği aşikâr olduğu halde; "Hakkını mahkemede arasın. Mahkemeden dönsün" diyerek basit konuları bile yıllarca sürecek bir şekilde, üstelik devleti zarara uğratma pahasına mahkemeye intikal ettirmeleri oldukça manidar.

Bu durumda mahkemelerdeki iş yükü artıyor, kamu kurumları beyhude bir şekilde meşgul ediliyor ve milletimizin parası gereksiz yere adeta çar-çur ediliyor.

Her biri ortalama iki yıl süren davalarda üyelerimizin maddi olarak uğradığı tüm zararlar telafi edilecek olsa bile manevi anlamda uğradıkları itibar suikastının telafisi mümkün değildir. 

Biz istiyoruz ki konu mahkemeye gitmeden, belgeler ışığında halledilebilsin ancak bazı yetki sahipleri maalesef uygulamalarıyla hem eğitim çalışanlarını küstürüyor ve az önce belirttiğimiz sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet veriyor.

Kozan’da bir ortaokulda müdür yardımcısı olarak görev yapan bir üyemiz sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlar nedeniyle İmamoğlu’nun bir köyüne öğretmen olarak atandı. Biz de hemen konuyla ilgili araştırmalara başladık. Üyemizin tabiri caizse sürülmesiyle ilgili dosyasında yer alan nedenleri görünce ağzımız açık kaldı çünkü üyemiz; sosyal medya hesaplarından müstear isimle yaptığı paylaşımlarda sözde Ermeni soykırımını savunan bir kadın şarkıcıya tepki göstermiş, bir milletvekilimizi oy aldığı ilçesine davet etmiş ve dönemin Milli Eğitim Bakanı’na da pandemi nedeniyle uzaktan eğitim verildiği dönemde okulların yüz yüze eğitime geçmesiyle ilgili bir çağrıda bulunmuştu. Herhangi bir yüz kızartıcı eylemi olmadığı halde sosyal medyadan yaptığı paylaşımlar nedeniyle bir hafta içinde adeta yangından mal kaçırır gibi hakkında karar verilmesi hukukla bağdaşmıyordu.

Hukuk Komisyonumuz aracılığıyla sendikamızın avukatlarıyla iletişime geçip üyemizin hakkını aradık. Yapılanların yasaya uygun olmadığını, atama işleminde takdir hakkının objektif, kamu yararına ve hizmet gereklerine uygun kullanılmadığını, işlemin cezai mahiyette olmadığını, bir fiile birden fazla mükerrer ceza verilemeyeceği ilkesine aykırı davranıldığını belirterek atamanın durdurulmasını ve cezanın iptalini istedik.

Yaklaşık iki yıl süren davanın ardından yüce mahkeme üyemizle ilgili itirazlarımızı haklı buldu ve emsal bir karara imza attı.

Bu tarz davalarda kamu görevlileri mağdur ediliyor. Haklarını ancak yıllar sonra alabiliyor. Bu akıl almaz karara imza atanlar eğitim barışına darbe vurmuş oluyor, devleti de maddi ve manevi anlamda kayba uğratıyorlar.

Sözde Ermeni soykırımı propagandası yapan bir şarkıcıya tepki göstermek, bir milletvekilini oy aldığı ilçeye davet etmek, bir bakana; "Lütfen yüz yüze eğitime geçelim" demek ne zamandan beri suç oldu?

Son üç yıl içinde bu şekilde yüzden fazla davayı kazandık.

Yetki sahiplerinin yetkilerini makamlarının sorumluluklarına yakışır şekilde kullanmasını ve böylelikle yaşanan/yaşanabilecek sorunların önüne geçmesini talep ediyoruz.

İyi olmak kolaydır; zor olan adil olmaktır. Adalet her zaman mahkemelerde aranmaz. Görevinin hakkını verebilen yetkililer de adaleti sağlayabilir, sağlayabilmelidir.

Tüm Yazılar
11 YETKİDE 10. GURUR YILIMIZA DOĞRU
12 İLKSAN SEÇİMLERİ ÜZERİNE
13 Yüzyılın Acısı
14 Can Terler Anısına
15 Kitaplar, Fikirler ve Yolcular
16 Algıdan Olguya, Yalandan Gerçeğe
17 Okullarımız BELEDİYE MODELİ ile Nefes Aldı
18 Uzman ve Başöğretmenlik Tartışmaları Üzerine
19 GEÇ GELEN ADALET, ADALET DEĞİLDİR
20 SABİT GELİRLİLERİ ENFLASYONA EZDİRMEMEK İÇİN ÇÖZÜM EŞEL MOBİL SİSTEMİDİR