Son zamanlardaki sendikamızın haklı başarısını gölgelemek, kendi başarısızlıklarını kamufle etmek amacıyla farklı platformlarda başlatılan, etik değerlerini yitirmiş "başarmak için her yol mubah" sözünü ilke edinen bazı kişilerin başlatmış olduğu bu algı operasyonundan da sendika olarak alnımızın akıyla çıkacağımızdan eminiz.
Geçen yıl Adana genelinde ve 13 ilçede yetkiyi alarak , Karaya, Kaleye ve Denize bayrağı diken teşkilatımız bu yıl ayrı bir destan yazdı. İlçelerin tamamında yetkiyi alıp kendine en yakın sendikaya 3000 fark atarak,10 865 üye ile gökyüzüne bayrağı diken , şimdide kitabını yazan teşkilatıma teşekkür ederim.
Tüm ilçelerde (15-0)yetkiyi kaybetmek ne kadar dokunmuş ki , bir kaşık suda fırtına koparılmaya çalışılıyor.
Malum sendikanın önceki başkanı İbrahim Sezer’in sosyal medya üzerinden sendikamıza yaptığı hakaretlerinden dolayı 90 gün hapis cezası alması, yine şube yönetimde olan Halil Seki’nin 105 gün hapis cezasına çarptırılmasının bir anlamı var. Demek ki yeterli olmamış, Malum sendika Şimdi de şube sekreteri üzerinden sosyal medya ve basında algı oluşturmaya çalışarak yetkiyi kaybetmenin hazımsızlığını göstermeye devam ediyor.
Mevlana ne güzel söylemiş.
"Suskunluğum asaletimdendir
Her lafa verilecek bir cevabım var
Lakin bir lafa bakarım laf mı diye
Bir de söyleyene bakarım adam mı diye"
Buradan iftira atan, istikbal hesaplarıyla bu iftiralara sarılmaya çalışanlara sesleniyorum. Bizi herkes bilir, Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen'in paralel'e karşı duruşu nettir. Dünümüzde bellidir bu günümüzde, paralel algı operasyonunu oluşturmaya çalışanlarda çok iyi biliyorlar bizim paralel ile mücadelemizi. Bu iftiralardan medet ummayın çünkü bu çamur bizde tutmaz.
17-25 Aralık operasyonunun üzerinden henüz bir ay geçmeden 2014 yılı Ocak ayında “Ey “zaman” düşün ve kendine gel” başlığı ile kaleme aldığım ve zaman gazetesini eleştirdiğim yazı üzerinden zorlayarak bize hakaret edilmesi ve 28 yıllık gazete okuyuculuğu ile aboneliğini anlayamayıp, yetkiyi kaybetmenin ezikliği ile algı operasyonu oluşturulmaya çalışılması tutmaz.
Evime, sendikamıza ve o zamanlarda meşhur olan hafta sonu sınavlara girebilmeleri için öğrenciler adına yapılan abonelikler ,eleştiri yazımızdan 1 ay sonra iptal edilmiş ve ücretinin iadesi için mücadele dönemi başlamıştı.
2013 Nisan ayında sınava girerek % 100 burslu ve tüm masrafları okul tarafından karşılanmak üzere 17-25 aralık operasyonundan 8 ay önce kayıt yapılan bir çocuk için,sonra yapıldı diye iftira atarak varılmak istenen sonuç nedir? Kamuoyu üzerinde algı oluşturulmaya çalışılması ve eğitim-öğretim yılı sonunda ödenecek miktarın 82 değil 100 binde olsa alınmasına karar verilerek dilekçesi verilen bir olayı kim meze malzemesi yapar.
Daha önceki iftiralardan da güçlü çıkan sendikamız bu olaydan sonra da daha da güçlenecektir. Çünkü kimlerin gerçek anlamda sendikamıza bağlı olduğu, kimlerin bizlere güvendiğini daha net görmemizi sağladılar. Bu son yaşananlar bize, en ufak rüzgarda savrulan, kökten çürük olan sendikacıları ayıklama şansı vermiştir.
Bizi üzen kendi arkadaşlarımızın ikbal beklentileri için başlatmış oldukları iftira mekanizması başkalarının genel başkanımızı da bu iftiralara alet etmesine fırsat vermiştir. Hakaret edenler ve algı operasyonu oluşturmaya çalışanlar ile savcılığa gerekli suç duyurusunda bulunduk. Sonuçlarını da yine siz değerli basın mensupları ve kamuoyu ile paylaşacağız.
Mehmet Sezer
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen
İl Başkanı
Ey "ZAMAN" Düşün ve Kendine Gel |
|
17 Kasım Cumartesi günü Diyarbakır’da tarihi bir gün yaşandı. Yüz binden fazla insan tarihe şahitlik etmek için Diyarbakır meydanını doldurmuştu. Sahneye Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şivan Perver ve İbrahim Tatlıses çıktı . Televizyon başında canlı yayını izleyenler, kritiğini yapanlar. Hava çok güzel ve insanların gözünün içi gülüyor. 18 Kasım Pazar günü zaman gazetesine abone olduğum için vaktim oldu, sabah erkenden heyecanla gazeteyi okumak ve dünün detaylarını öğrenmek istedim. İlk sayfaya bakınca, dünkü gazeteyi bırakmışlar derken, birde baktım köşede küçücük ve kışkırtıcı bir başlık atmış. “Dağdakiler inecek, ceza evleri boşalacak” diye, Gazetenin ilk sayfasının diğer başlıklarına beraber bakalım. Kanun zoruyla Dershane kapatmaya iş dünyası da “hayır” diyor. Hukukçular: Darbe, sıkı yönetim dönemlerine has bir uygulama. Kılıçdaroğlu: "Eğitim sistemi dershaneleri zorunlu kılıyor." Kumarhane miyiz ki kapatıyorsunuz? Okullar Merkezi sınava müfredatı yetiştiremiyor.vb. 30 yıldır binlerce şehidin verildiği, 10 binlerce insanımızın hayatını kaybettiği, binlerce eve ateşin düştüğü, milyarlarca doların harcandığı, sıkıntılar sona eriyor mu diyenmilyonların sevincini , heyecanını ve umudunu kursağında bıraktığını gördüm. Aradan zaman geçti… Kırıkhan’da silah yüklü İHH tırı yakalandı diye dünyaya duyuruldu. Duyuran kim? "Todays Zaman Gazetesi" İHH Kim? “İHH İnsani Yardım Vakfı; bölge, din, dil, ırk ve mezhep ayrımı yapmaksızın dünyanın herhangi bir yerinde sıkıntıya düşmüş, felakete uğramış, zulüm görmüş, aç ve açıkta kalmış; savaş, tabii afet gibi sebeplerle mağdur olmuş, yaralanmış, sakat kalmış; evsiz, yurtsuz, tüm insanlara insani yardım ulaştırmak ve bu insanların temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilmesini önlemek üzere 1992 yılından bu yana çalışmaktadır.Gönüllü faaliyetlerle başlayan ve 1995 yılında kurumsallaşan bu çalışmalar kısa sürede 5 kıtada 120 ülke ve bölgeye yayılmış ve Türkiye’den tüm dünyaya ulaşan bir hayır köprüsü “
İHH’yı, dünyaya silah yardımı yapan terörist kuruluş olarak tanıtmak kimin işine yarıyor? Lütfen Kendinize gelin. Bu ülke bizim, bu kuruluşlar bizim, birilerine kızabiliriz. Ama gerçekleri nasıl göremiyoruz. Dün omuz omuza anayasa değişikliğinde birlikte çalıştığımız insanlarla bugün nasıl keskin çizgilerle ayrılabiliriz. Anlayamıyorum. Sosyal medya ile, basın –yayınla ülkemizi nasıl dünyaya şikayet ediyorlar.Toplu sözleşmede aldığımızın 10 katını, yani 100 milyar dolardan fazlasını kaybettik. Bunun hesabını kim verecek? Bugün 12 Ocak 2014 pazar günü evde biraz vaktim oldu, hemen gazeteye bakayım dedim.Başbakan yurt dışından döndü. Hangi ülkeleri ziyaret etti , hangi anlaşmalar yapıldı gibi aklıma takılan sorulara cevap bulmak üzere gazeteyi , dağıtıcının bıraktığı pencereden aldım.Gazetenin ilk sayfasına baktım .Hiç başbakanın gezisinden bahsedilmemiş. Hemen 11 Ocak sayısına,10 Ocak sayısına, 9 Ocak , 8 Ocak, 7 Ocak , 6 Ocak.Ve durdum. Ne bir kelime, ne de bir fotoğraf. Çok üzüldüm , tabiri caizse şok yaşadım nasıl olur? Zaman Gazetesine yakışmadı. Ülke menfaatlerimiz nerede kaldı? Gazetenin yayın hayatına başladığı 3 Kasım 1986'dan bu yana okuyorum. Hala 5 değişik isimde aboneliğim devam ediyor. Gözümün önünden film şeridi gibi geçti , nerede kaldı bizim öğrendiğimiz ve başkalarına öğrettiğimiz hoşgörü … Evet bugün bir şeye daha karar verdim; " Gazete aboneliklerimi gözden geçirmeye."
|